11 Temmuz 2015

Betül Tarıman, Hadde

Kitabı Yayınevinde İncele
'Hadde', bir yanıyla kadın kitabı öbür yanıyla rüya kitabı. Rüya ve kadının bir araya gelerek başlanılan muhabbetin aşkla sonuçlanan hali belki de... Sigmund Freud, insanın kendine karşı dürüst olmasını en büyük tatminlerden biri olarak görür. Rüyalarımız tatmin olabilme şansını elde ettiğimiz nadir eylemlerimizdendir. Hayvanlar rüya görür mü bilemem ama biz insanlar rüya gördüğümüz halde bazen gördüğümüz rüyaları hatırlayamayız. Ya da rüyalarımızı hatırlayabildiğimiz halde anlatmayı beceremeyiz. Hele şiir gibi bir alanda Rüya Sarayları’nı inşa etmek ve bu Rüya Sarayları’nda aşkı ve kadını anlatmaya kalkışmak ancak bir yanıyla deli öbür yanıyla veli olarak sayılagelen şairlerin işidir.
İbn Arabi, Yeats, Milton, Şhakespeare, Whitman, Tanpınar, Uyar gibi büyük şairler, şiirlerinde, rüya ve hayat arasındaki perdeyi ‘imgelerin gücü adına’ epeyce inceltmeye çalışmış hatta bazen rüya ve hayat koordinatlarını aynı düzleme koyarak zamanın farklı boyutları olan bu ikiliyi, aynı orijin üzerinden simgeleştirmeye çalışmışlardır. Herkesin şiir yazdığı bir çağda, dört yanımızın ‘Şiir Zindanları’yla dolması ve ‘Şiirsel Terörizm’in hegemonyası karşısında şiirin değer kaybetmesi üzüntü verici bir durum olmasına karşın düşen şiiri, yeni izlek ve alternatif dinamiklerle yükseltmeye çalışan şairlerin çabası, herkesten çok şiirseverler adına sevindirici bir olay olsa gerek. Tam da burada bunu söylemişken rüyanın, bu alternatif izleklerin önemli duraklarından birini teşkil ettiği düşünülebilir. Çünkü dinamik, anarşik, enerjik ve bilinemez’e doğru efsuni bir ilerleyişi var rüyanın. Ve başta bize karşı olmak üzere herkese karşı muhalif bir karaktere de sahip rüyalarımız.

Rüya ve kadın
İşte bu nedenle burada şair Betül Tarıman’ın yeni şiir kitabı ‘Hadde’ akla gelebiliyor. Daha önce ‘Ay Soloları’, ‘Üzgündü Kırlar’, ‘Kardan Harfler’, ‘Güle Gece Yorumları’, ‘Yol İnsanları’, ‘Kar Merdiveni’, ‘Ağır Tören’ gibi kitapları yayımlanan ve başta Behçet Necatigil Şiir Ödülü olmak üzere pek çok ödülünde sahibi olan Betül Tarıman, bu sefer rüya, aşk ve kadın metaforlarından yola çıkarak yazdığı ‘Hadde: Melvin’e Giden Yol’ kitabıyla karşımıza çıkıyor. ‘Hadde’, Tarıman’ın daha önce yayımlanan kitaplarının yanı sıra daha önce kitaplaşmamış dosyası Melvin’e Giden Yol’u kapsıyor. ‘Hadde’, bir yanıyla kadın kitabı öbür yanıyla rüya kitabı. Daha doğrusu rüya ve kadının bir araya gelerek başlanılan muhabbetin aşkla sonuçlanan hali belki de... Ya da gördüğü rüyaları mektuplara yazarak şeyhine gönderen Üsküplü Asiye Hatun o. Tarıman’ın Üsküplü Asiye Hatun’a ithaf ettiği ‘Melvin’e Giden Yol’ adlı kitabına dönmeden evvel belki de Asiye Hatun’un rüya kitabından kısaca söz etmekte fayda var. Asiye Hatun gördüğü rüyaları şeyhine mektuba yazarak göndermiş. Dönemi içinde incelendiğinde, Asiye Hatun’un cesareti elbette ki önemli. Ve elbette ki bu rüyalarda ‘hırs û sabr’ın dengelendiği, olgunluğa varılmış, mertebelerin kat edildiği de. Tarıman ise Hadde’de rüyayı yolun bir ucuna, kadınıysa yolun öteki ucuna koymuş. Aradaki mesafenin adını aşk koyar. Bu aşk bazen yaşanmış bir aşk ya da yaşanılmak istenen bir aşk şeklinde ifade edilmiş. Fakat her ne olursa olsun aşkın huzursuzluk veren bir şey olduğu kitabın bütünü okunduğunda anlaşılabiliyor. Bununla birlikte yaşananlar, rüyaya girenler, rüyadan çıkanlar… Bir arayış çaresi belki de rüya onda. Ya da buna özgürlük alanı da denilebilir. Dar bir çerçeveye kıstırılmış kadının kendisine çıkış yolu araması gibi belki. Çünkü kadın bir tek rüyasında rahattır. Çevre toplum baskısından uzaktadır. Bu nedenle gideceği yolu Melvin olarak belirleyen şair, huzuru rüyasında aramak istemiş olabilir. Öte yandan, onca baskı, sıkıntı karşısında kadının mutlu olması düşünülemez. Belki de bu nedenle renklerden siyah ki bu olumsuzluk anlamında, kadının ruh hali ile örtüşmüştür. Onu bu durumdan ise yazmak kurtaracaktır. Şair de harflere, dizelere sığınır. Harflerden, dizelerden medet umar. Kendine sığındığı, mekân bildiği harfler, rüyalar arasında gider gelir. Fakat bu karalık hali bir türlü bitmez. Bu nedenledir ki o da, “ölüm ki siyah bir kadındır/ siyah bir kadın siyah bir kadını ancak/ sözle toplar kendinden” dizelerini yazar.

Avludur seçilir/ çarşıdır söylenir
Ayrıca kitabın bütününe bakıldığında, doğuya göndermelerin olduğu da dikkati çeker. Ana tema kadın gibi gözükse de aslında insandır. Şair kendinden yola çıkarak insanı anlamaya çalışır. Bunu da şiir yoluyla gerçekleştirir. Kimi zamanda evlilik kurumuna eleştirel yaklaşır. “burada her şey bir seyisin/ attan düşmesi kadardır/ evlilik süsü verilmiş odalarda/ kaygıyla uzlaşmak/ anahtarın kilitte dönmesinin/ kalpte bıraktığı ses kadardır” dizeleri buna güzel örnektir. Muhalif tavrı ile dikkat çeken Tarıman, otoritenin karşısında, bazen de eğitim kurumlarını eleşitirir. “aldırmazdık mevsimler/ mevsimlere eklenirdi ve tikler/ çizerdi müdür anlamı bakışlarıyla/ bir asker gibi rap rap rap/ mahcup olmazdı yine de/ kırıldığından beri cesaret bakışın karasında/ birazdan yüzü buruşacak/ şimo diz çök ve yere yat/ seni bekliyor üzerine kapandığın hayat” dizelerini söyler. Onun için özel isimlerin şairi de diyebileceğimiz Tarıman, zaman zaman çocukluğuna da göndermelerde bulunur. Anne, baba ya da kardeşler olmazsa olmazı. “dağa bakan sokak/ ne annemdir ne kendim/ avludur seçilir/ çarşıdır söylenir/ hayat içine eksilmiş/ yalnızlıkla sözlenmiştir” gibi dizeler onun, çocukluğuna ilişkin düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir. Öte yandan kitabın bütününe bakıldığında, günümüz dünyasında gittikçe yalnızlaşan insanı, insanın çektiği sancıları görmek de mümkündür. Ki her zaman olduğu gibi kadın da tüm bunlardan payını alacaktır. Dünyanın tadının tuzunun kalmadığı bir zamanda, belki de tek sığınılacak yerin rüyalar olarak görülmesi bu nedenle kaçınılmazdır. Tam da burada “Melvin” bir hal/ oluş biçimi olarak algılanabilir. Bu oluş biçimi içinde şairin rüyası nedir? Gördüğü mü yoksa görmek istediği rüya mı? Her ne kadar o, “‘şair öldü’ dükkanını kapatıp/ kulaklarını bir kenara koydu/ dil altına ulumaklar/ sesini ve şehvetli/ eksik tartıymış bağışladık biz/ yastığı kılıfsız olanın/ düzlenmezmiş çarşafı” dese de sanırız ki bunun cevabını en iyi şair biliyor. Ve baskısı kalmamış kitaplarını bir arada bulabildiğimiz ‘Hadde’ bize şairin diğer kitaplarıyla da buluşma fırsatını veriyor.

MAAZ İBRAHİMOĞLU
Radikal Kitap / 11/05/2012

Hiç yorum yok :